Bir gün Steyr´a gezmeye gidecek olursanız Nisan ayında bile ani bir kar yağışıyla karşılaşma ihtimalini unutmayın.

´´Bülbülü altın kafese koymuşlar, yine de Vatanım´´ Demiş. Ne kadar doğru sizce? Bir yandan da insan doğup büyüdüğü toprakları unutur mu? Peki, ya fotoğraflara bakınca canlanan hatıraları? İçimden bir parça yine de kopamıyor Avusturya´dan. Özellikle bu bahar aylarında. Örneğin doğduğum şehri ele alalım: ´´Steyr´´ - Avusturyanın en eski yerleşim yerlerinden tarih kokan, yeşillikler içinde, geçirdiği Savaşlardan izler taşıyan büyüleyici bir Şehir. Zenginliğini her zaman demir ticaretinden almış, 1727 senesinde çıkan korkunç yangında şehrin büyük bir bölümü yok olmuş. Geçirdiği savaşlardan, salgın hastalıklardan ve ekonominin çökmesinden dolayı fazlasıyla zor bir dönemden geçmiş Steyr.. Tüm sıkıntılara rağmen, silah üretimine devam eden Josef Werndl Avrupa´nın en iyi silahtarı olmuş. Silah üretiminin yanı sıra otomotiv sektörünü de şirketinin bünyesine dahil etmiş. Bununla beraber şehrin ekonomisi güçlenmiş ve Steyr şehrinin kurtarıcısı olarak tarihe geçmiş. 1915 yılında ise ilk Steyr traktörü üretilmiş. Yani günümüzde de Türkiye´ de kullanılan traktörler benim doğduğum şehirde üretilmiş. Bunlar ben doğmadan seneler önceki olaylar. Günümüzün Steyr´ine dönersek... Şehrin tam ortasından geçen köprüden yürüdüğünüzü düşünün. Yaz mevsiminde nehir kenarında yürüyüşlere çıktığımızda yanımıza kadar gelen güzel kuğular eşlik ediyor. Biz de onlara ödül olarak getirdiğimiz ekmeklerden ikram ediyoruz. Belediye her ne kadar yasaklasa da Türk kanımız ağır basıp besliyoruz hayvancıkları. Ama Steyr nehrinin o dinlendirici sakinliğine de aldanmamak lazım. Tarihte ve günümüzde  birçok kez yağan aşırı yağmurlara kucak açmış ve nehrin kenarındaki evleri sular altında bırakmış. Suların ne kadar inanılmaz derecede yükseldiğini görmek için kenarında 100 yıllık bir binanın gövdesine yükseklik çizelgesi hazırlamışlar. Yüz yıllık çizelgeye ellerinizle dokunmak çok tuhaf bir duygu yaratıyor içinizde. Sular birçok kez son noktaya kadar çıkmış. Her çıktığında yüksekliğin tarihi yazılmış. Bunları seneler önce yazan ellerin kim olduğunu, nasıl bir hayat yaşadıklarını hep merak etmişimdir. Şehrin içine ilerlemeye devam ettiğinizde bir köprü daha çıkıyor karşınıza. Adı: Aşıklar köprüsü. Tamamen demirden yapılmış ve koyu yeşile boyanmış köprünün bir özelliği daha var: Üzerinde yüzlerce kilit asılı. Kilitlerin asılma sebebine gelince... Bir Rivayete göre âşıklar isimlerini yazıp bu köprüye asarlarsa ömür boyu birbirlerinden ayrılmazlarmış. Ayrılıp ayrılmadıklarını bilmiyoruz tabi, ama pastan görülmeyecek kadar eski tarihlerde asılmış kilitlerde bulunuyor aralarında. Steyr da bulunan birçok köprü arasında benim en favori köprüm. Yola devam ettiğinizde Yahudilere yaptığı kıyımla tarihe damga vurmuş Adolf Hitler´in 1 sene yatılı okuduğu okulun önüne geliyorsunuz.  (Burada Hitleri kısa geçiyorum bir dahaki yazım sadece Hitler üzerine ve yaptığı kıyımlarla ilgili olacak) Oradan diğer yola geçtiğinizde tarihi Steyr çarsısına giriyorsunuz. Çarşı girişinde bulunan bir binanın gövdesinde 2. Dünya Savaşında atılmış ve günümüze kadar dokunulmamış bir top mermisi ve bıraktığı hasarı görebilirsiniz. Çarşı içerisinde Arnavut kaldırımlarında ilerledikçe eski binalardan gelen rutubet kokusu ve katedrallerden gelen günlük kokuları burada yaşanmışlıkları düşündürüyor insana ve hayal gücünüz giriyor devreye. Steyr´ de bulunan yapıların %50si tarihi binalar olduğu için devlet koruması altında... Çoğu restore edilerek kamu binalarına çevrilmiş. Şahıslara ait  çok az yapı var. Bu da Steyr´ in devletinin tarihine ne kadar önem verdiğini gösteriyor. Bir gün doğduğum şehre gezmeye gidecek olursanız  Nisan ayında bile ani bir kar yağışıyla karşılaşma ihtimalini aklınızdan çıkarmayın.   Aşıklar Köprüsü Gövdesinde top mermisi bulunan bina Steyr