Bugünkü yazımda ülkemizde siyasi karteladaki değişim çabalarına değinmek istiyorum.

Siyasi partilerimizde var olan sancılar yeni doğumların habercisi gibi. Sağda da solda da yeni arayışlar var. O nedenle yazının başlığında astroloji sözcüğünü kullandım. Astroloji nedir peki? Basitçe; yıldızların ve gezegenlerin belli dönemlerdeki konumlarına bakarak geleceği tahmin etmek veya kişilerin karakter yapıları üzerine analizler yürütmektir. Peki bilim nedir? Basitçe; doğa olaylarını kanıtlara dayanan, kontrollü ve tekrar edilebilen deney ve gözlemler yoluyla açıklamaya çalışmak. Bilim budur, bir sistematiği, kuralları ve sınanabilir çıkarımları vardır. Öyle diyor Google amcanın müdavimleri. Politik astroloji mi, siyaset bilimi mi? Yazacaklarımın ne Tarot,ne Zodyak, ne de kahve falı ile bir ilgisi yok. Zaten bu alana dair ne ilgim, ne de bilgim vardır. Üstelik doğduğum tarihten iki ay sonra çıkarılan nüfus kağıdımdan dolayı iki burç kavgalıdır benim yüzümden. Politikacılarımız bir tek kendi doğrularına iman ettikleri ve bir tek kendilerini yıldız kabul ettikleri için ne astrologların yaldızlı sözlerine , ne de siyasetin bir bilim olduğuna inanmazlar. O nedenle bizde biraz da ata baba mesleğidir siyaset. Hele de varlıklı bir aileyseniz ve kaz gelecek yerden tavuğu esirgemeyecek kadar cömert ve kurnazsanız, bunu bir de" hizmet aşkı! " ile ambalajlayıp iktidar partisine kapağı atmışsanız artık sırtınız yere gelmez. Benim değer verdiklerim ise; halkın bağrından çıkan ve halkı arkasına alarak siyaset yapan, ailesini ihya eden değil, milleti için varını yoğunu ortaya koyan ,devleti ve milleti için kendini feda eden toplum önderleridir. Geçen gün sevdiğim bir CHP'li kardeşime yönelttim şu soruyu: Muharrem İnce'nin başlattığı ve muhtemelen yakında partileşmeye dönüşecek hareketi nasıl değerlendiriyorsun? İnce'nin ve üç milletvekilinin istifa sürecinde yaptığı eleştirileri doğru buluyor musun? Kardeşim diyorum ama aynı zamanda bölgemizde CHP'nin tanınmış bir ismi diye de belirtmeliyim. Büyük bir tepki göstereceğini beklerken o genç adam, "Muharrem İnce haklı hocam!" demesin mi? Peki dedim, sayın İnce milletvekili seçilirken, daha sonra bu parti tarafından Cumhurbaşkanı adayı gösterilirken CHP yönetimi yine aynı kişilerden oluşmuyor, Parti aynı tüzükle yönetilmiyor muydu? Anladım ki, haklı veya haksız, genel merkez tarafından son seçimlerde bulundukları makamlara yeniden aday yapılmayanlar küskünlüklerinin onları götüreceği yere gidecek, M.İnce'nin partisine katılacaklar. Politik astroloji öyle söylüyor. Şüphesiz bir CHP'li, parti içindeki yapılanmaları veya oluşumları benden daha iyi bilir. Yani partinin genel politikalarında bazılarına göre onaylanmayan tercihler veya açıklamalar olabilir. Ama parti içi demokrasi konusunda CHP hiçbir partiden daha geride değildir. Partide demokrasi yok diyor sayın İnce. Delegeler ne zaman isterse kurultayı toplamış bir partidir CHP. Hatta hizipçilik ve kliklerin amansız mücadelesi nedeniyle diğer partilere malzeme olmuştur olaylı kongreler. Ben CHP'li olmadığım halde bu kurultayları demokratik bir gelenek olarak görmüş ve kavgalar hariç imrenmişimdir. Siyasi Partiler Kanunu değiştirilmedikçe partilerimizde bu şikayetler bitmez. Genç kardeşim ;" Genel Merkezin, Kemalist ilkelerden uzaklaştığını, Belediye Başkanlarının partinin il ilçe başkanları gibi hareket ettiğini, halktan ve Atatürk ilkelerinden koptuklarını, bölücülerle sandık işbirliğinin partiye zarar verdiğini, sağcı veya dinci görüş mensuplarının partide yönetici yapıldıklarını vs.." dile getirdi. En kötüsü de M.İnce , %25 oya, milyonlarca seçmene sahip partisi için; " CHP artık tabela partisidir." dedi yahu. Bence CHP iktidar olabilmenin tüm vatandaşları kucaklamaktan geçtiğini geç de olsa kavramış görünmektedir. Din, insanın ve toplumun inkar edilemeyecek bir gerçeğidir. Din ve inançlar üzerinden siyaset ne kadar tehlikeli ise, laiklik adına dine karşı olmak, inançları hafife almak, maneviyatı yok sayıp materyalizme kapılanmak da bir o kadar topluma yabancılaşmaktır. Baykal'da ifadesini bulmaya başlayan "Anadolu Solu" reel politik bir açılımdır ve Kılıçtaroğlu'nun iktidar yürüyüşünde kullandığı argümanlar halkımızda da karşılık bulmaya başlamıştır. Bunlar partiyi sol düşünceden koparmadığı gibi solun yeniden bir özeleştiri yapmasına ve solu yeniden güncelleme çabalarına ışık olmaktadır. Sayın İnce'nin dili kavga dilidir. Ama millet artık politikacıların itici, kırıcı, yaralayıcı, ötekileştirici nefret dilinden ve söylemlerinden bıktı usandı. Topuklu Efe Meral Akşener bile ilk çıkışındaki haykıran, meydan okuyan, yüksek volümlü konuşmalarından vazgeçti ve daha fazla itibar görmeye başladı. İstifa, üye olmak gibi bir haktır ve buna kendi iradesiyle kişi kendisi karar verir. Ama insan giderken hatıralarına hürmeten , seçmenlerine saygıdan dolayı böyle incitici, yaralayıcı çirkin hakaretlere başvurmamalıdır. Bakın MHP'den ayrılan ülkücüler BBP'yi kurarken de, İYİ Parti'yi kurarken de arkada kalanlara hakaret etmediler. MHP'nin ağıza alınmayacak ithamlarına bile sessiz kaldılar. AKP'den ayrılıp parti kuran DEVA ve GELECEK Partililer, olmayacak hakaretlere rağmen sadece iftiralara edep ölçüsünde cevaplar verdiler. Muharrem İnce bu hakaret diliyle bence CHP'den çok kendine zarar vermiş, geleceğini karartmıştır. Ben çevreme bakıyorum, ne Edirne, Tekirdağ, ne de Kırklareli, Çanakkale il yönetimlerinde veya ilçe teşkilatlarında Atatürk düşmanı kişilerin yer almasının mümkün olmadığına inanıyorum. CHP'nin geçmişte veya bugün bazı politikaları veya stratejileri eleştirilebilir, bazı yöneticilerinin ideolojik geçmişleri veya bugünkü söylemleri tartışma konusu yapılabilir ama başka hedefler varken okları kendi can evine saplamak insaf ehline yakışmaz ve zamannı da değildir. Anketlere baktığımızda AKP oy kaybediyor. MHP'nin oylarında bir gerileme var. Yani CUMHUR İTTİFAKI artık %51'i bulamaz. Zaten SAADET Partisi'ni ziyaretin arkasında böyle bir telaş vardır. Yeni bir ortağa ve onun desteğine ihtiyaç açıktır. MİLLET İTTİFAKI bütün engellemelere ve çelmelere rağmen güçleniyor. Yeni kurulan partilerin de GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEM blokunda Millet ittifakı ile beraber hareket etmesi iktidarı yeni arayışlara sevk etmektedir. Yeni Anayasa ve seçim sisteminde değişiklikler, seçim barajının düşürülmesi , dar bölge sisteminin düşünülmesi, elden gitmekte olan koltuklara yapışma telaşının bir göstergesidir. Böyle bir ortamda Muharrem İnce'nin çıkışı acaba kimin ekmeğine yağ sürecek, en çok kime yarayacaktır? Bu sorunun cevabı astrologlardan çok siyaset bilimcileri ilgilendirmektedir. Bize hayırlı olsun demekten başkası yakışmaz. Ama ;" ben partimden daha çok oy aldım" diyerek baş kaldıran ve "ben % 51 bulmak için yola çıktım" söylemiyle parti kurmaya hazırlanan Muharrem İnce bu sefer benim oyumu alamayacağı gibi, en kısa zamanda da "BİZ" kavramının "BEN" den daha önemli olduğunu görecektir.------------Ahmet Acaroğlu------------