Kurban Allah´ın emri. Onu tartışmak bile istemem. İnanıyorsanız gücünüz yettiğince Allah´ın emrine ram olmaya çalışırsınız. İnanmıyorsanız, boşboğazlık edip milletin inancı ile alay etmenin veya filozofça yorumlar yapmanın da hiç gereği yok.

Size klişe kurban cümleleri kurmayacağım. Sayısını tam bilemediğim bir sürü tarikat ve cemaate ait televizyon kanallarında bu konularda geleneksel müktesebata dair fazlasıyla bilgi sahibi olmak mümkün. Bir o kadar kurum ve kuruluş da verdikleri ilanlarla kurban uzmanı olarak karşımızda. Hepsi kurban bağışlarından pay kapma peşinde. Bayram namazı için köyünüz ya da mahallenizdeki derviş gönüllü küçük ve sade bir mescide de gitseniz, büyük şehirlerdeki şatafatlı, saraylarla yarışan çok süslü camilere de koşsanız, Diyanet´in bütün vaizleri size yardımcı olacaklardır zaten. O saatlerde uyku kirpiklerinize bir külçe gibi asılsa da siz kulaklarınızı dört açıp hocanın ne dediğini doğru anlamaya çalışın. Üstelik Yaşar Nuri de göçüp gitmişken aramızdan, siz bari Fetö gibi kerameti kendinden menkul şeyh´ül şeytanların kurbanı olmayın. Onlara muhib olmaktansa Allah´a karib olmayı tercih etmek en doğrusu. Kurban Allah´ın emri. Onu tartışmak bile istemem. İnanıyorsanız gücünüz yettiğince Allah´ın emrine ram olmaya çalışırsınız. İnanmıyorsanız, boşboğazlık edip milletin inancı ile alay etmenin veya filozofça yorumlar yapmanın da hiç gereği yok. Ben din bilgini değilim.Teferruata dalıp amaçtan uzaklaşmayı bir ziyan olarak görürüm. Hiç kimsenin kurban konusundaki yorumlarına takılıp kalmayı da uygun görmem. Aslolan yapılan ibadetlerden haz duymak, yüce Yaradan´a kul olabilmenin tarifsiz mutluluğunu tadabilmek, gönül huzuru ile veren el olabilmektir. Mesele Hz.İbrahim, Hz.İsmail olabilmektir. Bakın size bir örnek vereceğim. Konuşmalar öğretmen bir baba ile onun çok sevimli ve zeki oğlu arasında geçiyor. Baba, matematik ve fen derslerindeki başarısı nedeniyle oğlunun LGS sınavından sonra tercihini Fen Lisesi´nden yana yapmasını isterken, çocuk hayır baba diyor, ben psikolog olacağım. Tercihim sayısala göre değil sözele göre olacak. Sınav sonucu aldığı sayısal puan da yüksek olmasına rağmen çocuk ısrarını sürdürür. Oğlum, der babası;?Hani bana Edirne´ye gidip SD Fen Lisesi´ni bir kere gezip görme sözü vermiştin? Okulu bir gezelim, ondan sonra kararın netleşsin.? Ailece giderler, birlikte gezerler. Okul güzel bir mekan, donanımlı. ÖSS başarısı da yabana atılır gibi değil. ?Düşüncen değişti mi?? diye sorar babası. Çocuğun cevabı çok nettir:?Babacığım, sana söz verdiğim için buraya kadar geldim. Ama sen İbrahim oldun, benim de İsmail olmamı istiyorsun.? Babanın ısrarı orada bitmiştir, söz bitmiştir aslında orada. Çocuk babaya, baba hakikata teslim olmuştur. Kurban olmak ne demek, bundan daha güzel nasıl anlatılabilir ki? Farkında mısınız bu zeki çocuk kadar bilinçli değiliz tercihlerimizde, inançlarımızda, kabullerimiz ve retlerimizde.Yani;?Babacığım ne sen İbrahim makamında, ne de ben İsmail´im.? demek istiyor çocuk. Geleneksel retoriğe hiç uymayan bir durum yani. Konumuzla örtüşmeyen bir örnek oldu diyenlerdenseniz yazının devamını okumasanız da olur. Ama vahyin penceresinden bilimin sonsuz ufuklarını seyretme zahmetine katlanabilirseniz, kurban konusunda yorumlarınız kalbinizi ve ruhunuzu daha çok ısıtabilir diye düşünüyorum. Kurban bir teslimiyettir açıkçası. Zorlu bir sınavdır. Sonsuz varlıkta yok olmayı göze alabilmektir. Kurban söze sadakattır. Ahitte şeksiz şüphesiz sebattır. Herşeyin sahibine biattır. Herşeyin sahibi diyorum.O´nu bırakıp kula kulluğu kutsayanlar, kendilerini tagutların kulu haline getirenler aslında küfrün müptelası olduklarının farkında değiller. Böyleleri her gün bir kurban kesse bile şirkin zincirlerinden kurtulup Hakk´a ulaşabilirler mi? Pazar günü bayram. Bayramlar barışma, kucaklaşma, paylaşma günleridir. Çin´li zalimler milyonlarca Uygur Türk´üne hayatı zindan ederken, Amerika´lı mazohist haydutlar İslam alemini birbirine düşman edip Müslüman kanı dökerken, AB, ABD Orta Doğu´da Türk varlığına kastederken, huzurun düşmanı İsrail, İsrafil´i çağırırcasına kutsallarımıza saldırırken,15 Temmuz Fetö ihanetiyle yüzlercesi şehit, binlercesi gazi olduğu halde asıl sorumluların arkası sıvazlanırken, cennet vatanımın Kaz Dağlarında ciğerleri sökülürken, yüz binlerce öğrencimiz sistem mağduru olarak Üniversite dışında kalıp, yüz binlerce mezun da iş bulamazken, bunca zamlara rağmen işçi memur açlık sınırına mahkum edilirken nasıl bir mutluluk yaşayabilir insan, onu da anlamış değilim. Ama ben yine de iyi bayramlar diliyorum size. Allah yaptığınız ibadetleri, kestiğiniz kurbanları kabul etsin. Bayramınız bayram olsun. Ahmet ACAROĞLU