Aşırı fanatik insanlar, çevresindeki doğru değerleri görmemekte, bunun yerine sadece kendi bildiği şekilde hareket etmektedir

Fanatiklik veya fanatizm; yüksek sempati ve sevginin, bir marka, kurum ya da topluma mal olmuş birey üzerinde yoğunlaşmasına denir. Bu duyguyu yaşayan insanlara fanatik adı verilmektedir. Aşırı fanatik insanlar, çevresindeki doğru değerleri görmemekte, bunun yerine sadece kendi bildiği şekilde hareket etmektedir."Fanatizm kontrolsüz bir heyecan eşliğinde, bir konuya sosyal normları hiçe sayacak derecede aşırı bağlanma halidir."diyor Nöropsikiyatri Uz.Dr.Mehmet Yavuz. Sözlük anlamı; 'Bağnazlık'tır. Bağnazlık ise; ''Bir kimseye veya bir şeye aşırı düşkünlük ve tutkuyla bağlılık, bağnazca davranış, taassup, mutaassıplık, fanatiklik, fanatizm'' şeklinde tanımlanmıştır.(TDK Sözlüğü) Değerli dostlar, fanatizm kelimesinin ilk çağrışımı genel olarak spor alanındadır.Ve mesela Avrupa ülkeleriyle kıyasladığımızda tuttuğumuz takıma olan bağlılığımız için en uygun kelime budur.Fanatizmin bir adım sonrası holiganizmdir.Yani kazanmak için her şeyi mübah görme,hatta rakip takımın taraftarlarına saldırmak gibi. Özellikle derbi maçlarda misafir takımın taraftarları az sayıda olmalarına rağmen ,stada topluca gelirken ve hem de polis kordonunun içindeyken hangi sloganı atarlar coşkuyla hatırladınız mı? Ben söyleyeyim;" ölmeye geldik,ölmeye geldik!" Yahu savaşa mı gidiliyor ki ölmek ve öldürmek naraları atılıyor?"Fanatik"isimli bir spor gazetemiz bile mevcut. Sporun amacı barış ve kardeşlik değil midir? Hakemlerin ve o sporcu evlatlarımızın ne anaları,ne de avratları kalıyor küfredilmedik! Avrupa'da iki takımın taraftarları da aynı tribünlerde yan yana oturup güle oynaya maç seyredip,kolkola stadı terkederken bizde niçin kavga?! Siyasi hayatımızdaki tutum ve davranışlarımız farklı mı sanki? Kim veya kimler toplumu bu hale getirdi? Bu sorunun cevabını ararken ülkemdeki politikacıların siyaset tarzına dikkatinizi çekmek istiyorum. Sokakta kavga,Parlamentoda kavga,üniversitede kavga,liderler arasında ağız dalaşı,köşe yazarlarının hakaret ve tehdit içerikli yazıları.Biz, kim ne derse desin,tüm batılılaşma çabalarımıza rağmen doğulu bir toplumuz.Her zaman söylüyorum; batı aklın,doğu kalbin yani aşkın medeniyetidir. Duygusal yaşıyoruz,çabuk gaza geliyoruz,anlık tepkilerle savruluyor,düşman yaratmak ve kovalamaktan yoruluyoruz.Anlık bir öfkeyle kalkıp,ebedi bir pişmanlıkla oturuyoruz. Aslında aşkı ayağa düşürdüğümüzün farkında bile değiliz. Kitleleri ajite etmek çok kolaydır.Toplumsal olaylarda sürü refleksi öne çıkar. Sadece sporda değil siyasi tercihlerimizde de çok açık bir bağnazlık vardır. Benimsediğimiz parti ve onun liderine körü körüne bağlılık,onu eleştirenlere tahammülsüzlük vatanseverlik olarak algılanmakta,kazanmak veya iktidarı kaybetmemek için her şey normal kabul edilmektedir. Ve işin daha da tuhafı ,bunu yapanlar ileri demokrasinin kahramanları gibi alkışlanmaktadır.İktidara yakın Yeni Şafak Gazetesi'nin, Ekrem İmamoğlu'nun mağduriyetini dile getirdiği için köşe yazarı Kemal Öztürk'ün işine son vermesini başka nasıl yorumlayabiliriz? Muhalif bunca gazetecinin kodese tıkılmasını sevinçle karşılayan muktedirleri ,nasıl ve hangi kelimeyle anlatabiliriz?Dün başka, bugün başka konuşan liderlerini, aynı hararetle alkışlayan ve pervasızca savunan,aklını çarmıha germiş idrak fukaralarına hangi sıfatı uygun görebiliriz? Bir sürü örnek verilebilir.Mesela son günlerin en önemli konusu nedir diye sorsam ,Ayasofya diyeceğinizi biliyorum. Ayasofya ile yatıp,Ayasofya ile kalkıyoruz. Bu ülkenin halledilmesi gereken başka meselesi kalmadı mı? İşsizlik korkunç boyutlarda,milli gelir baş aşağı.Esnaf can suyuna ,çiftçi desteklere muhtaç.Sağlıkta göreceli olarak iyiyiz ama eğitimde dökülüyoruz. Enflasyon şaha kalkmış,üretimde dışa bağımlı olmuşuz.Çevreye duyarlılıkta sınıfta kalmış,düşünce özgürlüğünde dibe çakılmışız.Yani say say bitmez. Ama algı muhteşem;"Ayasofya bizim kılıç hakkımızdır,bağımsızlığımızın sembolüdür." Peki sayın Erdoğan, 17 seneden beri AKP iktidarda. 1936'dan beri müze olarak bırakılan bu cami şimdi mi aklınıza geldi? 16 Mart 2019'da ; " Yan tarafta Sultan Ahmet'i doldurmayacaksın, Ayasofya'yı dolduralım diyeceksin.Bu oyunlara gelmeyelim.Bunların hepsi tezgah." diyen kimdi? Üstelik Ayasofya'nın minarelerinden beş vakit ezan okunuyor ve külliyenin içindeki Hünkar mahfilinde isteyen namazını da kılabiliyorken, bunu ısıtıp ısıtıp belli zamanlarda siyasetin malzemesi yapmanın ne alemi var? Müze kararını alan o tarihteki Bakanlar Kuruluydu. Bugün Bakanlar Kuruluna da sayenizde ihtiyaç kalmadı, bir Kararname ile aslına döndürürsünüz bu ibadethaneyi. Amaç ibadet mi,siyaset mi? Bunu öğrenmek hakkımız sayın Erdoğan.Çünkü İyi Parti Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu'nun Ayasofya'nın toplu ibadete açılmasına ilişkin olarak verdiği araştırma önergesi,Akp'nin ret,Mhp ve Hdp'nin çekimser oylarıyla kabul edilmemesinden sonra bu soruyu sormak farz olmuştur! Ha bu soruyu sordunuz mu, sizin ne dinsizliğiniz,ne kafirliğiniz,ne batı uşaklığınız,ne cehennem zebaniliğiniz kalır söylenmedik. İşte bahsettiğim fanatiklik budur ve siyasette oy devşirmek,dini söylemlerle kendi seçmenini diri tutmak, seçmen kayıplarını durdurabilmenin çok da ahlaki olmayan bir yoludur bu.Dinin siyasetin malzemesi yapılmaması,yani devlet için laiklik ilkesi bu nedenle önemlidir. "Fanatikleri bir kenara bırakalım.Peki senin önerin nedir,Ayasofya camiye mi dönmeli,müze olarak mı kalmalı?"diye bir soruyu duyar gibi oluyorum. Ben nasıl soruyorsam,elbette sizin de bana sorma hakkınız vardır. Sokrat gibi gerçeği soru sorarak araştıranların,Eflatun idealizminden çok hakikatın peşinde samimi olması lazım. Meselenin yasal boyutunu hukukçulara bırakarak aklımla duygularımı harmanlayarak cevap vermek istiyorum. Avrupa'nın bir çok ülkesini turlarla gezip görme imkanım oldu.Orada camiden kiliseye çevrilmiş,minaresi kısaltılıp kubbesine çan takılmış camilerimiz aslına döndürülünceye kadar Ayasofya cami kalmalı, toplu ibadetlere de,turistlerin ziyaretlerine de açık olmalıdır.Kavala'lı Damat İbrahim Paşa'nın Kavala'da yaptırdığı cami bugün kilisedir.Dedem Molla Ahmet'in imamlık yaptığı Silistre'deki caminin yerinde şimdi yeller esiyor.Devletler arasında mütekabiliyet esastır. 80 yıllık hoşgörümüze karşılık bulamadığımıza göre,bizi AB'ye,yani aralarına almayı içlerine sindiremeyenler için daha fazla tevazuya gerek yoktur. Bu alçakgönüllüğümüz, bizim ruh kökümüzü çürüten bir sefalete dönüşmemelidir. Biz tarihte hiç mağrur olmadık, onların karşısında mağlup da olmadık. Zaferimizin mayası Hz.Muhammed'in dileği,duası,kutlu müjdesidir. Biz olmasaydık o eser zaten çoktan yıkılmış olurdu. Biz onu ezanlarla ihya, Kur'anla yeniden inşa ettik.Tapusu Fatih 'e,Türk milletine aittir.Ayasofya'nın nasıl kullanılacağı da Fatih Sultan Mehmet Han'ın Vakfiyesinde bellidir. Egemenlik, bağımsızlığı genetik miras haline getirmiş olan Türk milletininse karar da ona aittir.Yeter ki siyasete ve ideolojilere malzeme olmasın,nokta. -----Ahmet Acaroğlu-----