Çevrimiçi olarak gerçekleştirilen toplantıda Türkiye Kamu-Sen Kadın Komisyonu Tekirdağ İl Temsilcisi Gülden Çavdar Uçak çalışma hayatında kadınların yaşadığı mobbinge dikkat çekti. Uçak, "İstişare toplantımıza bizleri kırmayarak katılım sağlayan Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ve Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanımız Önder Kahveci'ye teşkilatımız adına teşekkürlerimi sunuyorum. Pandemi nedeniyle hayatını kaybeden başta sağlık çalışanlarımız, tüm kamu çalışanlarımız ve vatandaşlarımıza yüce Allah'tan rahmet diliyorum. Temennimiz en kısa sürede normal hayata dönmektir. Türkiye Kamu-Sen Kadın Komisyonları olarak aslında pandemi öncesinde bir kadın kurultayı planlamıştık ancak ne yazık ki salgın planlarımızı değiştirmek zorunda bıraktı. 2021 yılının ilk toplantısını ise çevrimiçi olarak bu şekilde tam da kadınlarımızın en hassas olduğu mobbing üzerine kurguladık. Çalışma hayatı ve diğer alanlarda yaşanan mobbingle ilgili atılması gereken adımlar ve çalışmalarımızı bugün sizlerle paylaşacak ve sizlerin de görüşlerini alacağız. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum" dedi. "SANAYİ DEVRİMİ KADININ ÇALIŞMA HAYATINA GİRMESİNE VESİLE OLMUŞTUR" Sanayileşmenin yüksek oranlı bir iş gücü talebi ortaya çıkarması; sanayileşme öncesi sadece evde belirli işleri yapan biri olan kadının, sanayi devrimi sonrasında erkeklerle birlikte, modern çalışma hayatına girmesine vesile olmuştur. Sanayi devrimi ile başlayan süreç bizlere geleneksel yaklaşımın aksine, çalışma hayatında kadınların da en az erkekler kadar başarılı olabileceğini göstermiştir. Fakat günümüzde, kadınların çalışma hayatında etkin bir rol oynamalarının, kadınlardan toplumsal düzeyde beklenen aile içi rolleri yerine getirmesini engellediği düşünülmektedir. Başka bir ifade ile toplumun kadına yüklediği ev işleri ve annelik görevleri, bir anlamda çalışma hayatının önüne geçmekte, hem kadınların iş hayatında yükselmelerini hem de sürekli ve güvenceli işlerde çalışmalarını engellemektedir. Bu durum, öncelikle geleneksel açıdan kadından beklenen rollerin aksaması ve kadının psikolojik olarak ailesi ve kariyeri arasında kalması biçiminde şekillenmiştir. Bu ikilem içerisinde ne yazık ki kadınlar çalışma hayatında yeteri kadar yer alamamakta, kariyer gelişimi noktasında geride kalmakta ve daha düşük ücretlerle, güvencesiz bir biçimde çalışmak zorunda kalmaktadır. Ama biyolojik ve sosyal bir varlık olarak kadın, insan topluluğunun ayrılmaz bir parçasıdır. Kadın ve erkek bir takım fiziksel fonksiyonları bakımından farklılıklar gösterse de zihin ve öğrenme kapasiteleri bakımından birbirlerinden farklı değillerdir. Bir başka ifadeyle kadın ve erkeklerde, öğrenme ve zihni kullanma potansiyeli bakımından hiçbir surette bir farklılık söz konusu değildir. İnsan toplumu içgüdüye değil öğrenme ve çalışma potansiyeline dayalı olarak oluşmuş bir yapıdır. Kadın, türünün yarısı ve dolayısıyla insanlığın yarısıdır. Bütün toplumlar, kadınla erkek arasındaki fizyolojik farkı gözeterek, toplumu genelde erkek ve kadın olarak iki gruba ayırmış ve her grubun da statü ve rollerini birbirinden değişik olarak tayin etmiştir. Bu sebepledir ki, dünya geneline baktığımızda kadınların erkeklere oranla eğitim seviyelerinin daha düşük, işsizliğin daha yüksek olduğunu görüyoruz. Kadının eğitimini kısıtlayan bu toplumsal yapı içerisinde, güvenceli bir iş ve kariyer sahibi olmak için hayat boyu öğrenmeyi zorunlu kılan bir istihdam sistemi ortaya çıkmıştır. Bu tezat, kadınları iş hayatından uzaklaştırırken, acımasız rekabet şartları karşısında biraz daha geri plana itmektedir. Toplumun kadına yüklediği aile içi görevler nedeniyle üst düzey yönetim kademelerindeki kadın sayısının daha az olduğunu görüyoruz. Avrupa ülkelerinde dahi kadınların, erkelerden %12 ile %25 arasında daha düşük ücret aldığını biliyoruz. Oysa yasal düzenlemelerde, çağdaş toplumlarda kadınlar ile erkekler arasında, erkekler lehine bir ayrımcılık görünmüyor. Bu durumunda sorunun toplumsal algıdan kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Demek ki, kadınların hukuki haklarını kullanması için yasal düzenlemelerle birlikte, hukuk kurallarını hayata geçirecek olan bireylerin de yeterli olgunluğa erişmesi ve uygun toplumsal kültürün oluşturulması gerekiyor. GÜLDEN ÇAVDAR UÇAK: KADIN NE DENLİ GÜÇLÜ İSE, TOPLUMDA O DENLİ GÜÇLÜDÜR Türkiye Kamu-Sen olarak nitelikli bir sendikacılık yapıyoruz. Biz aynı zamanda, Türkiye Cumhuriyetinin varlığına ve Türk milletinin hassasiyetlerine tehdit oluşturan her türlü tehlikeye karşı duyarlı bir sivil toplum örgütüyüz. Son yıllarda, Cumhuriyetimiz ve diğer hassasiyetlerimiz için tehlike oluşturan her türlü tehdide karşı birlikte direndik. Bundan sonra da Türkiye Kamu-Sen olarak ülkemizi karanlığa ve kardeş kavgasına doğru götürmeye çalışanlara karşı, sonuna kadar direneceğiz. Kadın ne denli güçlü ise toplum da o denli güçlüdür.
Editör: TE Bilisim