CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez'de düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi: Büyük Önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Milli irade, yalnız bir şahsın düşünmesi değil, bütün millet fertlerinin arzu ve emellerinin bileşkesidir" diyor. Ülkemizde millet iradesinin tecelligahı TBMM'dir. Milletin iradesini temsil eden parlamentoların, icra organına, vatandaştan ne kadar vergi toplanacağına izin vermesi, bu vergilerin nerelere harcanacağını belirlemesi, vergilerin ve harcamaların parlamentonun verdiği yetkiye göre yapılıp yapılmadığının denetlenmesine, "bütçe hakkı" denir. SARAY ANAYASAYA UYMADI Bütçe hakkı, milletin seçtiği ve kendisini en geniş şekilde temsil eden parlamentolara aittir. Bu, Magna Carta'dan bu yana süre gelen 800 yılı aşkın demokrasi mücadelesinin en önemli kazanımlarından biridir. Bu nedenle, Bütçelerin Meclis'e sunulmasına dair usul ve esaslar, Anayasalarla düzenlenir. Bizim Anayasamızın da 151. maddesi, "Bütçe teklifi Cumhurbaşkanı tarafından, mali yılbaşından en az 75 gün önce, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunulur" der. Anayasanın emri bu. Ancak burada da Sarayın Anayasaya uymadığı ve TBMM'nin bütçe hakkına saygı göstermediği görülüyor. YENİDEN ZUHUR EDEN ZEKERİYA ÖZ'LER 2021 yılı Bütçe Kanun Teklifi, Pazar sabahı devletin resmi haber ajansında, yarım yamalak açıklanıyor. Cumartesi akşamı verilmesi gereken. Teklif, Meclis'in internet sayfasına ise ancak iki gün sonra Pazartesi sabahı konulabiliyor. Saray 3. bütçe teklifini, Meclis'e zamanında vermiyor, Anayasa'ya uymuyor. Sonuçta, milletvekillerine bütçe üzerinde çalışmaları için Anayasayla verilen 75 günlük sürenin 24 saati Saray Hükümeti tarafından gasbediliyor. Bu yaklaşım, tek adam rejiminin çıkardığı ve ülkeyi iki buçuk yılda buhrana sürükleyen "Devlet krizinin" en önemli nedenlerinden biridir. Anayasayı tanımayan Saray'ın vesayeti altındaki hakimler de Saray böyle yapınca Anayasayı tanımıyor. Milleti temsil eden vekillerin hakkı, millet iradesinin tecelligahı olan TBMM'nin hukuku Anayasa Mahkemesinin kararına rağmen göz göre göre çiğneniyor. Ama biz yine her şeye rağmen, yeniden zuhur eden Zekeriya Öz'lere karşı adaleti savunan hakimlerin olduğuna inanıyoruz. 2021'DE 1 TRİLYONDAN FAZLA VERGİ TOPLANACAK 2021 Yılı Bütçe Tasarısı, Saray'ın bütçeye ne kadar özensiz yaklaştığını da ortaya koyuyor. Bu bütçe "laf olsun, torba dolsun" hesabıyla hazırlanan bir bütçedir. Ülkemizin içinde olduğu ekonomik buhran, nasıl Saraya uğramadıysa, bütçeye de yansımamıştır. Saray gelecek yıl, siftahsız dükkan kapatan esnafımızdan, borca batırdığı çiftçilerimizden, KOBİ'lerimizden, işlerini ellerinden aldığı işçilerimizden, mutfağındaki tencereyi kaynatamayan ev kadınlarımızdan, sayıları 13 milyonu aşan işsizlerimizden, "1 trilyon 58 milyar TL vergi toplayacağım" diyor. HER 5 TL'LİK VERGİNİN 1 TL'Sİ ÖTV Buna göre milletten toplanacak vergiler bir önceki yıla göre yüzde 16,4 artıyor. 2021 yılında, bu ülkede toplanacak her 5 TL'lik verginin 1 TL'si de ÖTV'den geliyor. Önümüzdeki yıl, akaryakıt ve doğal gaz kullanırken 76,5 milyar TL tutarında ÖTV ödeyeceğiz. Araba ya da başka bir motorlu araç alırsak devlete ödeyeceğimiz ÖTV'lerin toplamı yüzde 20 artışla 40 milyar TL'ye çıkacak. Beyaz eşya, cep telefonu, bilgisayar alırken ödeyeceğimiz ÖTV ise yüzde 19 artarak 13,5 milyar TL olacak. Üstüne üstlük bir de devlet, evden işe giden vatandaştan 6 milyar TL'lik trafik cezası kesmeyi öngörüyor. Yine önümüzdeki yıl toplam cezalar tüm cezalar dahil 19 milyar TL'yi aşacak. Liste bu şekilde uzayıp gidiyor. FAİZ LOBİLERİ BAYRAM EDECEK Peki ödenecek bu paralar, milletten toplanan bu vergiler nerelere gidecek? Bu bütçeyle devlet önümüzdeki yıl 1,3 trilyon TL harcama yapacak. Buna göre bir yıl önceye göre harcamalar yüzde 11 artıyor. Bunun 180 milyar TL'si faize gidiyor. Faiz lobilerinin cebine gidecek para ise 2021'de tam yüzde 31 oranında artıyor. Buna karşılık, çoğu vatandaş için yapılan hizmetlere harcanacak, faiz dışı giderlerdeki artış ise yüzde 8,5 seviyesinde kalıyor. Yani vatandaştan toplayacakları vergi yüzde 16,5 artarken faizcilere verecekleri para yüzde 31 artacak. Vatandaşa hizmet için harcanacak paradaki artış ise sadece yüzde 8,5 olacak. Faizcilere ödenecek paradaki artış, toplanacak vergilerdeki artışın iki katı. Buna karşılık vatandaşa hizmet için yapılacak harcamalardaki artış, vergilerdeki artışın yarısı kadar olacak. Şairin dediği gibi; "Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul, bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye de bir pul, kurt yapmaz bu taksimi kuzulara şah olsa." SARAY'A 47 YENİ ARAÇ Aslında vatandaşa hizmet için harcanacak paranın taksimi de eşit değil. Kendi içindeki dağılımı da eşit değil. Bu yıl yaşanan salgında vatandaşa destek yerine borç veren, IBAN numarası gönderip bağış isteyen, beş maskeyi bile parasız dağıtamayan, 40 yıl vergi veren esnafa 40 gün bakamayan, "Yoklukta sabret" diye millete akıl veren Saray, bu yıl 30 tane makam arabası alacak. Yine minibüs, pikap, otobüsleri de bunun üstüne koyun Saray'a alınacak toplam 47 araç alınacak. Saray'ın toplam harcamalarındaki artış oranı, faiz ödemelerindeki artışa yetişmiyor. Yetişemiyor ama ondan çok da aşağı kalmıyor. Cumhurbaşkanlığının ödeneği, yani Sarayın mesarifi, önümüzdeki yıl yüzde 28,1 artıyor, özetle, bu bütçe faiz lobilerinin ve Saray sosyetesinin bütçesi. Vatandaşa da askıda ekmek kalıyor. İNME İNMEDEN AŞI YOK Aylardır grip aşısını konuşuyoruz. Koronavirüs salgınında, kronik hasta ve yaşlılar önemli bir risk grubu. Bu grubun grip aşısı olması önemli. Ama ithal edilen aşı sayısı sınırlı. Kamuoyuna yansıyan bilgilere göre Saray grip aşısını karneye bağlamış hem de tele-karneye. Aşı olmaya hak kazananlar bunu e-nabız üzerinden öğreneceklermiş. Bunu yaparken de bir risk belirleme sistemi kullanılıyormuş. Aşıyı ancak puanı tutanlar yaptırabilecekmiş. Ama vatandaşın bu puanı nasıl tutturacağından haberi yok. Şimdi bir örnek vereyim, 1948 doğumlu bir vatandaşımız bize müracaat ediyor 72 yaşında. "Ben bypasslıyım, tansiyon hastasıyım, geçen sene menenjit oldum. 4 tane raporlu ilacım var. Eşim tansiyon hastası 5 tane raporlu ilacı var" diyor. Ama bunlara e-nabız üzerinden aşı için kendilerine gelen yazıyı da bize gönderiyor. Aynen okuyorum: "İdari izne esas Covid-19 hastalığı için risk grubunda olan kronik hastalık durum belgesi. Cumhurbaşkanlığı Genelgesi (2020/8) kapsamında, Bakanlığımızın belirlediği riskli kronik hastalığınız bulunmamaktadır." Anlaşılan; yaşlı olmanız ya da kronik hastalığınızın olması grip aşısına ulaşmanıza yetmiyor. Şekerin olacak, şekerin gözüne vurmuş olacak, ya da bir tarafınıza inme inmiş olacak. Ancak o zaman aşı bulabileceksiniz. O da belki. SARAY MİLLETİ AŞI KUYRUĞUNA SOKTU Özetle bu aşı işi de tam bir kaosa dönmüş durumda. Millete beş maskeyi parasız dağıtamayan buna karşılık, karne ve kuyruktan siyaset üretmeyi çok fazla seven, bir yıl önce kış günü milleti tanzim satış kuyruğuna sokan Saray yönetimi, şimdi de yaşlı başlı vatandaşlarımızı aşı kuyruğuna sokuyor, Yetkililerin bu konuda yapacakları açıklamaları bekliyoruz. EMEKLİLER, İNSANCA YAŞAMAYA YETMEYECEK MAAŞLAR ALIYOR Bu yönetim, milleti tamamen unuttu. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik buhran, her geçen gün milletimizi daha fazla eziyor. Bunlar Saraylarında oturmuşlar, artık millete dürbünün tersiyle bile bakmıyorlar. Milletvekillerimiz sahada, milletimizin yanında, illerde esnafların, KOBİ'lerin dertlerini dinliyorlar. Genel Merkezimize telefonlar yağıyor. Borçlar, işsizlik, pahalılık. Bıçak kemiğe dayanmış değil delmiş geçmiş vaziyette. 81 yaşında bir vatandaşımız bir hanımefendi telefonda anlatıyor: "Torunum okula başlayacak. Bir kalem, bir defter, bir de cetvel aldım. 25 TL tuttu. Yardımcı kitap ise 80 TL. Ne yapacağız bilmiyorum." Bir tarafta kırtasiyeci esnaf kan ağlıyor, bir tarafta da vatandaş. Televizyona çıkan bir emekli vatandaşımız ise şunları söylüyor: "Aldığım maaş 2 bin TL bile değil. Çocukları okutamıyorum, geceleri gizlice ağlıyorum, utanıyorum". Emeklilerimizin büyük bir kısmı, insanca yaşamaya yetmeyecek paralarla hayata tutunmaya çalışıyor. SARAY'IN KÜÇÜK ORTAĞI EYT SÖZÜNÜN ÜSTÜNE YATTI DİSK'in yaptığı son araştırmaya göre 13,2 milyon emekli ve hak sahibinin 8 milyonunun aldığı aylık asgari ücretin de dört kişilik bir aile için belirlenen açlık sınırının da altında. Bir de Emeklilikte Yaşa Takılanlar var. Giderek kangren haline geliyor. İnsanlar emekli deseniz emekli değil, çalışmak istese iş bulamıyor. Seçimlerden önce bu sorunu çözmeyi vadeden hükümetin küçük ortağı, seçimden sonra kulağının üstüne yattı. Küçük ortak milletin derdiyle hemhal olacağına ya millete askıda ekmek tavsiye ediyor ya da Cumhuriyet Halk Partisi'nin psikogenetiğiyle uğraşıyor. YENİDEN YAPILANDIRMA YETMEZ, FAİZ VE BORÇ SİLİNMELİ Tek adam parti devletine geçildikten sonra hızla artan borçların, son dönemde ertelenen vergi ve primlerin ödeme zamanı geldi. Esnaf, KOBİ, iş insanı darda. Yapılandırılan, ertelenen kredilerin bile geri ödemelerinde yine zorluklar var, yine zorluklar baş gösterdi. Saray, Meclis'teki torba yasaya yeni bir yapılandırma ekleyeceğini söyledi. Biz buradan bir kere daha tekrar edelim: Yeniden yapılandırma bir süreliğine milleti rahatlatır. Ama bugün ortada olan sorunu çözmez. Yarın yeni yapılandırmaları yapmak zorunda kalırsınız. Bu iş döne döne borç yapılandırarak olacak iş değildir. Bu salgın nedeniyle ödenemez noktalara ulaşan bu borçların mümkünse anapara ve faizlerinin silinmesi gerekir. Esnafa, çiftçiye, ailelere, KOBİ'lere sıfırdan başlama imkanı sağlamak lazımdır. Bu yapılamıyorsa, en azından bu kesimleri borç faizlerinden kurtarmak gerekir. SİCİL AFFINI BİLE GETİREMEDİNİZ Vergi kaçıran, yurt dışına para kaçıran yandaşa, "Paranı getir, senden ne vergi alacağım, ne de hesap soracağım" deyip, torba yasayla Varlık Barışını getirmeyi biliyorsunuz. Ama vergisini, primini ödeyemeyen vatandaşın vergisinden de, priminden de, bunların faizinden de bir türlü vazgeçmiyorsunuz. Esnaflara, Genel Başkanımızın 23 Mart'tan bu yana söylediği, sicil affını dahi getiremediniz. BORCUN GELİRE ORANI ARTTI, REKOR KIRDI Saray hükümetinin yıllardır izlediği, ekonomiyi borçla şişirme siyasetinin sonucunda, ülkemizin borcu çok ciddi seviyelere ulaştı. Dünya Bankası'nın 2021 Borç Raporuna göre, Türkiye, 2019 yılında yani bir yıl önce düşük ve orta gelirli ülkeler arasında en borçlu 10 ülkeden biri. Dahası, Arjantin'den sonra, hem borcun Gayrisafi Milli Gelire oranının en yüksek olduğu, hem de döviz rezervlerinin borcunu karşılama oranının en düşük olduğu ikinci ülkeyiz. Bu yıl, izlenen borçlanma politikasıyla bu çok daha kötüye gitti. Yine bizim yaptığımız hesaplara göre finans kesimi hariç, devletin, şirketlerin ve vatandaşların toplam borcunun milli gelire oranı yüzde 118 ile tüm zamanların rekorunu kırdı. NUR TOPU GİBİ BİR BORÇ KRİZİ Türkiye'nin döviz rezervleri de dibe vurdu. SWAP'lar ayıklandıktan sonra kalan net rezervlerimiz, Nisan ayından bu yana eksi bakiye veriyor. Ağustos ayında net rezervlerimiz -37,3 milyar dolar. Aslında hem borçtaki artış, hem rezervlerdeki düşüş mevcut serilerde bundan önceki kriz dönemlerinde bile görmediğimiz seviyelere ulaşmış vaziyette. Bu hükümet ülkeyi dünyadan tefeci faiziyle borçlanma noktasına getirdi. Ama görüyoruz ki bu faizlerle bile borçlanmakta zorluk çekiyorlar. Geçtiğimiz hafta, Varlık Fonu dünyaya duyurduğu ihaleye çıkmaktan vazgeçti, iptal etti ihaleyi. Endişe ediyorum yakında nurtopu gibi bir borç krizine yakalanmayız inşallah. İKİ TUŞA BASIP VOLİYİ VURDULAR Bütün bunlara rağmen saray rahat. Siyasileştirdiği faiz politikası üzerinden, spekülatörlerin vurgun yapmasına seyirci kalıyor. Bir haftadır, ortalıkta bir haber geziyordu. Merkez Bankası bu hafta yapacağı toplantıda, faizi 300 baz puan artıracakmış. Anlaşılan bu haber güvenilen bazı mahfillerden fısıldandı ki, birileri ellerindeki dolarları satmaya başladı, vatandaş da bunların arkasına takıldı. Dolar kuru bir haftada 15 kuruş düştü. Dün sabah Merkez Bankası faiz kararını açıklamadan önce, dolar 7,78 TL'ye kadar indi. Ama Merkez Bankası piyasaya anlatılan bu hikayeye uymadı, beklenen politika faizi artışını yapmadı, faizi olduğu gibi bıraktı. Dolar birden 7,98'e fırladı. Dolar başına bu 20 kuruşluk artış Merkez Bankası faiz kararını açıklamadan önce 10 bin dolar satın alan birine, oturduğu yerde 1,5 saatte tam 2 bin TL kazandırdı. Şimdi soruyorum: "Merkez Bankası faizi artıracak" haberini fısıldayan kimdi? Neden TCMB ve diğer düzenleyici denetleyici kurumlar, bu manipülasyona göz yumdu? Özellikle Perşembe sabahı, TCMB faiz kararını açıklamadan önce kimler döviz aldı? Önce manipülasyon yapıp dolar kurunu düşüren, sonrada kur yükselince oturduğu yerden iki tane tuşa basarak, voliyi vuranlar kim? Bu manipülasyonun sorumluları derhal bulunmalı ve kamuoyuna açıklanmalıdır. Aksi takdirde güven daha da sarsılacaktır. BU ANCAK ÇİFTÇİ ÜRETMESİN DİYE YAPILIR Bu yönetimin elinde çiftçi ürün fiyatıyla girdi fiyatı arasında sıkıştı. Yetmedi bir de ithalatla üretici bitirildi. Bunun son örneğini iki gün önce yaşadık. Erdoğan'ın Resmi Gazete'de yayınlanan kararıyla, buğday, arpa ve mısırda bu yılın sonuna kadar gümrük vergileri sıfırlandı. Çiftçiyi, üreticiyi koruyan bir sütre yıkıldı. Bu sene çiftçiye buğdayda 1650 TL ile 1800 TL arasında taban fiyat verdiler. Şimdi 2 bin 200 TL'den ithal ediyorlar. Bu da yetmezmiş gibi gümrüklü ithalatın önünü açıyorlar. Yani çiftçi üretmesin diye ne yapılır diye sorsalar ancak bu yapılır. BUĞDAYI BİR YANDAN İTHAL, BİR YANDAN HİBE EDECEĞİZ Çiftçinin alın terinin tarlasıyla buluşmasını engelleyen bu politikalarla çiftçi üretmekten vazgeçiyor. Başka ülkelerin çiftçisinin eline kalıyoruz. Tabi haklı olarak ihtiyacımız varsa, buğday, un yetmiyorsa ne yapalım, vatandaş aç mı otursun, ithalatı yapacağız diyenler olabilir, ama bu iş biraz öyle değil. Aynı gün yayımlanan bir başka karar var. Erdoğan'ın yayınladığı bir karar... Bu karar, aslında baktığınızda "Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu" dedirttiriyor. Kararla; TMO'ya görev veriliyor. Suriye başta olmak üzere ihtiyaç duyan ülkelere, 100 bin tona kadar ekmeklik buğday karşılığı un, 10 bin tona kadar yeşil mercimek ve nohut hibe edilecek. Bir tarafta tüccara buğday ithalatının yolunu açıyorsunuz, sonra da Ofis'in elinde bulunan 100 bin ton ekmeklik buğday karşılığı unu, Suriye'ye ve başka ülkelere hibe ediyorsunuz. SÜT ÜRETİCİLERİ HAYVANINI KESİME GÖNDERİYOR Yani millet de içeride unu fahiş fiyatla yemek zorunda kalıyor, fırıncılar kan ağlıyor. "Sattığım ekmeğin fiyatı kontrol ediliyor, ama üretimde kullandığım unun fiyatı uçup gitti, sesimi duyan yok" diyor. Fırınlar, unlu mamul üreten esnaflar kapanma noktasına geldi. Bu işi çözemeyen hükümetin ortağı da, millete askıda ekmek tavsiye ediyor, sadece çiftçi ve fırıncı değil, süt üreticisi de zor durumda. Her şey zamlanıyor ama çiğ sütün alım fiyatı yerinde sayıyor. Artan yem fiyatlarına yetişemeyen çiğ süt üreticilerinin ineğini kesime göndermeye başladığı haberleri kulağımıza geliyor. İŞ DÜNYASINA PİMİ ÇEKİLMİŞ BOMBAYI BIRAKTILAR Önceki basın toplantımda altını çizmiştim Suudi Arabistan'ın Türk ürünlerine boykot uygulaması şirketlerimizi büyük sıkıntıya sokuyor. Bazı yatırımcıların fabrikalarını komşu ülkelere taşıma kararı almalarına neden oluyor. Hükümet burada hakkımızı aramayacaksa nerede arayacak? Yine geçtiğimiz hafta söylemiştim, geçen hafta Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'yle Sanayileşme İcra Komitesi'ni kuruldu. Komite'nin yetkilerinden bir tanesi ülke içinde kritik öneme sahip şirketlerin ortaklık yapılarında, "Yurtiçi üretimin sürekliliğini ve ulusal güvenliği riske atabilecek" bir değişiklik olursa, bu konuda karar almak. Bir firmanın yeni bir ortak almasının ya da ortaklardan birinin yönetimden ayrılmasının yurtiçi üretimin sürekliliğine ya da ulusal güvenliğe etkisini kim, hangi kriterlere göre belirleyecek? Bu yaptığınız açıkçası, iş dünyasına pimi çekilmiş bir bombayı bırakmak anlamına geliyor. Aslında bu yaptığınız, piyasa ekonomisinden kumanda ekonomisine geçişi gösteriyor. Bu, can ve mal güvenliğini tehdit ediyor. Bu, ülkeye yatırımın önünü kesiyor. Yatırım olmazsa, iş olmazsa aş olmaz. Bu düzenlemeyi güveni daha bitirmeden vakit geçirmeden değiştirin. TEK ŞANSSIZLIĞIMIZ BU LİYAKATSİZ YÖNETİM Yaptığınız acemiliklerin ve beceriksizliklerin faturası dönüyor dolaşıyor yine vatandaşlarımıza çıkıyor. Bu ülke genç bir nüfusa sahip, dinamik bir ekonomisi var, önemli bir coğrafi üstünlüğü bulunan şanslı bir ülkeyiz... İyi bir yönetimle, kısa sürede kendini toparlayabilecek, ayağa kalkabilecek potansiyelimiz var. Ben bunu yöneticilik yaptığım geçmiş krizlerden çıkış programlarında gördüm. Ama bu ülkenin çok büyük bir şanssızlığı var. O da gerçekten dünyada yeni fırsatların ortaya çıktığı şu dönemde liyakatsiz bir yönetimin eline düşmüş olması. İLK 10'A GİRMİYORUZ, İLK 20'DEN DÜŞÜYORUZ 2011 seçimlerinden önce, Türkiye'yi 2023'te ilk 10 ekonomi arasına sokmayı vadetmişlerdi. Nereye getirdikleri ortada. Uluslararası Para Fonu'nun son tahminlerine göre bırakın ilk 10 ülke arasına girmeyi, 2021'de ilk 20 ekonomi arasından düşüyoruz. 24 milyon nüfuslu Tayvan'ın milli geliri, 83 milyon nüfuslu Türkiye'yi solluyor. Tayvan dünyanın en büyük 20. ekonomisi olurken biz 21. sıraya düşeceğiz. LAF YETMEZ, SARAY HÜKÜMETİNE GÜVEN BİTTİ Ama Saray'ın kibirli kişisi, tutmayan hedefleri gerçekleşmeyen vaatleri bir kenara itmiş, bir yandan 2053'e randevu veriyor. Bir yandan da "Bize rakamlarla 2023 hedeflerine ulaşamadığımızı söyleyecekler. Herhalde bizi kastediyor biz söylüyoruz. Ama rakamlar önemli değil, istikamet doğru olsun yeter" diyor. Yetmez Sayın Erdoğan. Artık size güven bitmiştir. Sizin Millete göstereceğiniz bir yönde kalmamıştır. SARAYIN KİBRİ GENÇLERİNE DE BULAŞIYOR Sarayın kibri partinin gençlerine de bulaşıyor, tabi sorumluluk bu gencecik çocuklardan çok, gençleri kibriyle zehirleyen, kutuplaştıran saray zihniyetinde. AK Partinin gençlik kollarının yayınladığı videoda millete sen kimsin diye soruluyor. Onlar sordukça da, milletimiz; yokluktan, borçtan canına kıyanların "Artık gebermek istiyorum" diye bağıran esnafın, koruyamadıkları için katledilen kadınların, Gezi Olaylarında gencecik yaşta toprağa verilen gençlerin fotoğraflarını koyuyorlar, sosyal medya hesaplarının altında bunları yüzlerine çarpıyorlar. Bu millet her şeyi görüyor. Notunuzu veriyor. Önüne gelen ilk sandıkta size yerinizi gösterecek. Hepinizi evlerinize gönderecek. CHP KADROLARI GELİYOR Milletimiz, liyakatli, bu ülkenin parlak geleceğine inanan, zenginleşmenin ancak hukuk devletiyle, demokrasiyle, üreterek, paylaşarak, çevreye saygı göstererek mümkün olduğunu bilen Cumhuriyet Halk Partisi kadrolarını son mahalli idare seçimlerinde Büyükşehirlerde yaptığı gibi derdine derman olması için iş başına getirecek. Benim söyleyeceklerim bu kadar. Şimdi varsa Necati Bey soruları alıyım. Soru- 2021 yılı Bütçe Kanun teklifinde bakanlık bütçelerine bakıldığında garanti tutarlarının konulduğunu görüyoruz. Bunun faturası vatandaşa nasıl olacak? Sizin bu konuya ilişkin yorumunuz nedir? Faik ÖZTRAK- Şimdi yapılan hesaplara göre 100 milyarı aşan bir tutarda yine önümüzdeki 3 sene için bir garanti ödemesi öngörülmüş. Aslında bu garanti ödemesi nedir? 5 kuruş milletin cebinden para çıkmadan yaptık dedikleri yolların, köprülerin, hastanelerin, havaalanları için ödenecek para. Şimdi çok açık söyleyeyim, bunlar aslında borç ödemesi ve bu kadar borcu öderken emeklimize daha fazla maaş ödemekten, daha fazla yatırım yapmaktan, milletin ihtiyaç duyduğu derslikleri yapmaktan başka öncelikli yatırımları yapmaktan, yine memurlarımıza daha fazla maaş ödeyebilmekten, daha fazla aile yardımı yapmaktan, daha fazla milletimize her konuda destek vermekten, fırsat eşitliği yaratacak harcamaları yapmaktan vazgeçmiş oluyoruz. Bunlardan vazgeçtiğimiz zamanda ileriye dönük büyüme hedeflerimizde sıkıntıya giriyoruz. Bu Kamu Özel İşbirliği modeli kapsamında yapılan yatırımlar bu memleketin geleceğini ipotek altına almıştır. Bu yatırımların biz tesisin kendisine bir şey dediğimiz yok Allah yapandan da yaptırandan da razı olsun. Ama bu tesisler normal şartlarda devlet ihaleleriyle yapılması halinde mal olacakları bedelden çok daha fazla bedele yapılıyor, çok daha yüksek masraf ediliyor. Artı yine bu garantiler aracılığıyla millet geçmediği köprü için, geçmediği yol için, yatmadığı hastane için, uçmadığı havaalanı için borç ödemek zorunda kalıyor. Soru- Sayın Muharrem İnce gazeteci Bekir Coşkun cenazesinde Sayın Kılıçdaroğlu'yla yan yana olduğu fotoğrafın kesilmesiyle ilgili partide bölücü kimmiş herkes yorumunu yaptı. Birde CHP'den bazı milletvekillerinin İnce'yle hareket edeceği iddia ediliyor. Bu açıklama ve iddialara ilişkin sizin bir değerlendirmeniz var mı? Faik ÖZTRAK- Şimdi çok açık söyleyeyim yani bir fotoğraf var camide çekilmiş, yine aynı camide çekilen birde video var Sayın Bekir Coşkun'un cenazesinde. Eğer hakikaten buradan bir bölücülük, buradan bir niza çıkarılmak isteniyorsa aynı durumun videoda da olması gerekir. Ben sordum, bu kesilmiş olan bir resim değil. Bu o açıdan çekilmiş olan bir resim. Dolayısıyla Genel Başkanın ve etrafının o hali gözüküyor. Videoda ise etrafındaki diğer kimselerin de resimleri ortada. Dolayısıyla ben bunu bir eleştiri fırsatı olarak görüp partiyi eleştirmeyi doğru bulmuyorum. Soru- MHP Genel Başkan Yardımcısı Semih Yalçın CHP'nin toplumsal çatışma peşinde olduğunu iddia etti ve "sıkıyorsa sokağa çıksınlar" değerlendirmesinde bulundu. Sizin bu açıklamaya ilişkin yorumunuz ne olacak? Faik ÖZTRAK- O açıklamayı ben de gördüm. Aslında tabi yine son derece ağır ifadeler içeren ve gerçekten cevap vermeye de çok fazla değmeyecek bir ifade ama madem soru olarak geldi şunu söyleyeyim, milletimiz artık bu hükümetin ve ortaklarının durumunu görüyor, her şeyin farkında. Notlarını veriyor, en kısa sürede önüne gelmesini istediği sandıkta da biletlerini kesecek. Onlarda bunu görüyorlar. Bunu gördükleri için de milletin meseleleriyle örneğin söz verip de yerine getirmedikleri Emeklilikte Yaşa Takılanların meseleleriyle uğraşmak yerine milletin sıkıntılarına, derdine derman olmak yerine askıda ekmek tavsiye ediyorlar ya da CHP'yle uğraşıyorlar. İnsaf. Üç sayfa açıklama yapıyorsunuz, dört sayfa açıklama yapıyorsunuz içinde bir tane milletin meselesi yok. Soru- İstanbul Pandemi Kurulu toplantısına İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun davet edilmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? İstanbul Tabip Odası da bir açıklama yaparak kendilerinin de davet edilmemesini bu zihniyet virüs kadar tehlikeli şeklinde yorumladı. Sizin bu konuya ilişkin yorumunuz ne olacak? Faik ÖZTRAK- Yani hem siz bir Hıfzıssıhha Kurulu'nu topluyorsunuz, Pandemi Kurulu diyorlar şimdi galiba adına. Ama buraya İstanbul halkının seçtiği İstanbul'un gerçek temsilcisi olan Büyükşehir Belediye Başkanını çağırmıyorsunuz. Bu yapılacak iş mi? Yine konuyla ilgili olan tabipleri temsil eden teşkilatı çağırmıyorsunuz. Ondan sonrada o kurulun almış olduğu kararlardan hayır bekliyorsunuz. Tekrar söylüyorum, millet ne yaptıklarını görüyor, notlarını veriyor, biran önce önüne gelmesini bekledikleri sandıkta da bunların biletini kesecek. Bunlar onun sıkıntısıdır. Bizim belediyelerimiz görünür olmasın. Ama ne yaparlarsa yapsınlar, belediyelerimiz hemşerilerine bugün merkezi hükümetin vermiş olduğu destekten, sarayın vermiş olduğu destekten çok daha fazlasını veriyorlar. Teşekkür ediyorum.
Editör: TE Bilisim