Aşağıdaki yazı dizisini hatırlatmak adına "Keşke Yunan kazansaydı" diyen/lere, diyeni onurlandıranlara, ithaf ediyorum. Türkiye'mizin bugünlere nasıl geldiğini tekrar hatırlamak için İstanbul'un işgalini ve işgal sürecinde günlük yaşamı anlatan bu yazı dizisini okumanıza sunuyorum. Naci Kaptan - 24 Mart 2021 Rahmetli Turgut Özakman, İstanbul'un işgalindeki bir olayı Şu Çılgın Türkler'de şöyle anlatır. Sarı atlas döşeli büyük oda, nezaretin ileri gelen subaylarıyla doluydu. Kapı açıldı, yaver göründü, "emrettiğiniz yüzbaşı geldi efendim" dedi. Nazır Ziya Paşa, odadaki subaylara izah etti, "az önce sözünü ettiğim talihsiz olayın faili" dedi, içeri alın. Yüzbaşı içeri girdi, kaygılı bakışlarla kendisini izleyen subayların arasından hızla ilerleyerek, nazırın masasının önünde durdu, selam verdi, "Yüzbaşı Faruk, İzmir, beni emretmişsiniz" dedi. Uzun boylu, kumral, yakışıklı, biraz bıçkın havalı bir subaydı. Nazır önündeki yazıya bakarak, yumuşak bir ses tonuyla "oğlum" dedi, "bu konudaki emirlere rağmen, dün akşam Beyoğlu'nda İngiliz inzibat subayı teğmen Miller'a selam vermemişsin, doğru mu?" "Evet efendim, doğru." Nazır, babacan şekilde yol gösterdi, "herhalde görmediğin için selamlamadın, değil mi çocuğum?" "Hayır efendim, gördüm!" Nazırın canı sıkıldı. "Niye selamlamadın öyleyse? Selamlamanız için emir verilmişti!" "Rütbesi benden küçük olduğu için selamlamadım paşam, askerlik töresine göre, önce onun beni selamlaması gerekmez miydi?" Ziya paşa derin bir kederle ellerini açtı, "askerlik töresi mi kaldı a yavrum. Adamlar galibiyet haklarını kullanıyorlar. İngiliz komutanlığı bu sabah olayı protesto etti, mesele çıkarılacak zaman değil, hemen şu teğmeni bul, özür dile, olayı kapatalım" dedi, sonra da başıyla işaret ederek, çıkması için izin verdi. Ama yüzbaşı yerinden kıpırdamadı, "paşam bir de beni dinlemenizi rica ediyorum" dedi. Nazır bıkkınlıkla "söyle bakalım" karşılığını verdi. "Balkan savaşında teğmendim, Çanakkale'de üsteğmen, Suriye cephesinde yüzbaşı oldum, ben bu rütbeleri tek başıma savaşarak almadım, her rütbemde binlerce şehidin, gazinin hakkı var. Onların hakkını korumak namus borcumdur, beni affedin, özür dileyemem." Harbiye nazırı bozuldu. "Anlamadın galiba, Harbiye Nazırı olarak emrediyorum!" Yüzbaşı sükunetle "anladım efendim" dedi, elini omuzuna götürdü, apoletlerini bir hamlede söküp, nazırın masasına bıraktı. "Artık emrinizi dinlemek zorunda değilim" dedi! Selam vermeden döndü, kapıya yürüdü. Mustafa Kemal'in askerleri, esir İstanbul'u işte böyle kurtardı. Yazının tamamı ; BÖLÜM VII http://nacikaptan.com/?p=87914
Editör: TE Bilisim